CORPORATE

Turan Enginoğlu Yazarın Tüm Yazıları
TURAN ENGİNOĞLU 1953 Yılında Tire’de doğdu. 1971-1973 yılları arasında İlkokul öğretmenliği yaptı. 1977 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümünü bitirdi. Trabzon Güzel Sanatlar Galerisinde müdürlük görevini 3 yı...
RENKLER SANAT VE BİLİM ARASINDAKİ GÖRÜNMEYEN BAĞLANTIYI KEŞFEDİYOR.
Bazı geceler uykum bölünür ve aklıma ilginç fikirler gelir. Renk evrenimiz gözlerimizin reseptörleri ile ilgili bir evren. Çok dar bir alan. Ama dünyayı bu alandan algılıyor ve görüyoruz. Bazı canlılarda bu resöptörlerden daha az veya çokları var. Bizim kırmızı, yeşil ve maviye olan duyarlılığımız çevremizi ve renkleri böyle algılamamıza neden oluyor. Peki bu enerji alanının genişliğinde, yani görmediğimiz alanlarda kızıl ötesi, uzun dalga radyo frekansları, mor ötesi, x-ışını, gamma ışını alanlar ve mikrodalga frekansları var. Düşünüyorum da daha fazla reseptörümüzün varlığı bize ne tür bir gamut sağlardı? Tabi ki RGB renk
evreninin sağladığı gamut çok küçük kalırdı. Peki ressamlar, tabi ki Empresyonist ressamlar ışığı eserlerine koymaya çalışırken neden şimdiki RGB ışık evrenine yakın olan CMY Boya evrenini tam olarak eserlerinde gerçekleştiremediler? Goethe’nin renk prensipleri ressamlara bu fırsatı asla vermedi. Ressamların ışığı yansıtmak uğruna yaptıkları çabalar ve kullandıkları renkler onların eserlerini renk teorisyenlerden daha iyi bir bilimsellikte konumlandırdı. Ama bilimle ilerlemeyen sanat, sezilerle bu kadar gidebilirdi. Bugün bilimsel renk sınırına yaklaşmış bulunan JOHANNES İTTEN bile renk evrenine Cyan ve magenta renklerini tam olarak koyamamıştır. Bu renklere yakın renkleri mavi ve kırmızı kategorisinde göstermesi bu bilim adamının yanılgısıdır. Ama sanatçıların kendi duyarlılıkları ve bu duyarlılıkla ürettiği eserler renkli resim sorununu kısmen de olsa çözmüştür. Van Gogh’un son dönem resimleri, Henri Matisse’nin ve Kandinsky’nin eserleri renk ve renklilik sorununu çözse de teorik olarak boya ana renklerinin sorunu çözülememiştir. Günümüzde bile sanat tarihi bilim insanları, Avrupa plastik sanatlar alanındaki resimleri hala Michel- Eugené Chevreul’ün renk teorileri ile çözümlemeye kalkışmaları büyük bir yanılgıyı ve bilimsel tutarsızlığı ortaya koymaktadır. CMY renk teorisinin kabulü ile sanat tarihinin tekrar ele alınması gereği doğmaktadır. Daha önceki bir yazımız Hürriyet gazetesinde yayınlandı. “Öğrencilere renkleri yanlış mı öğretiyoruz?” dedik. Evet yanlış öğretiyorsunuz. RGB Işık evrenine en yakın boya renk evreni CMY evrenidir. Bu boyaları kullanarak ürettiğiniz resimler, eski armonileri terk edip, yeni bir renk armonisini yaratmanıza olanak verecektir. Eserleriniz daha canlı ve berrak olacaktır. Yeter ki renklerin birbirlerini etkilemelerine yeni
renklerinizi de eserlerinize dahil ederek kullanın.
Evrenin üç noktalarındaki bu renkler (CMY) boyada siyah (nötr), gözümüze gelen ışık toplamında beyaz (nötr) verecektir. Bu da doğru çalıştığımızın işaretidir. Sarı, Kırmızı ve Mavi renklerden Kırmızı ve mavi içinde başka bir renk barındırdığından ana renk olamazlar. Kırmızı renk içinde magenta ve sarıyı, mavi renk ise cyan ve magenta renklerini barındırır. Sarı-kırmızı-mavi renkler karıştırıldıklarında asla siyah boyayı vermezler. Bu renklerden yapılan armoniler asla evrenin tam renkliliğini
vermez. Ressamlar resimlerinde cyan ve magenta renklerini kullanmadıklarından; komşu renkler armonisine veya tek renk armonisine yaslanmak zorundadırlar. Yaptıkları resimlerde ölçülebilir bir renk fazlalıkları vardır. Bu üç renkle üretebildikleri renkleri kullanırken kendi evrenlerinin uç noktası olan kırmızı ve mavi renge öykünürler. Halbuki evrenlerini eksik olan iki renk ile güçlendirseler, CMY renk evrenini kullansalar; dört kat geniş bir renk evreni karşılarına çıkacaktır. Bu durumu, daha önceki makalelerimizde yazmıştık. Gözün istediği nedir? Sorusunun cevabını bulacaklardır. Göz fazlalık istemez. Göz tüm renklerin olduğu renk düzeninde nötr bir algı bekler. Bununla ilgili olarak 18. yy da yaşamış göz fizyolojisti prof. Herring yaptığı deneylerde, simültane tamamlayıcılıktan söz ederek, göz önüne konulan renk kaldırıldığında, gözün o rengin negatifini algıladığını anlatmaktadır. Üç yüzyıl önceki bu deney, nasıl resim yapmamız gerektiğine de bir çözüm yolu sunmaktadır. Ressamlar ne yapmalı? Sorusunu duyar gibiyim. Ressamlar cyan ve magenta renklerini sarı renklerinin yanına koyarak, bu boyalarla ve onların karışımları ile resim yapmalıdırlar. Siyah zaten üç ana rengin karışımı olarak karşımızda duruyor. Sanat tarihçileri de bilimsel kabul gören bu renk sistemine göre hareket ederek, değerlendirmelerini yeniden yapılandırmalı ve empresyonizmi bu yeni renk sistemlerinin ortaya koyduğu verilerle değerlendirmelidir. Böylece Yeni Empresyonizm ve onun ortaya çıkaracağı yeni yönelişler ve sanat ürünleri bilim-sanat etkileşiminde ortaya çıkacaktır.